top of page

ATİNA MEZARLIĞI


Kendimi mezarlıklarda dolanan bir manyak gibi tanıtmak istemem ama mezarlık gezmeyi sevdiğim doğru. Buenos Aires'e gittiğimde koşa koşa, koca şehirde ilk ziyaret ettiğim yerin meşhur "La Recoleta mezarlığı" olması, Porto'da tesadüfen bulduğum mezarlığı son günümde dayanamayıp tekrar ziyaret etmem gibi gerçekleri göz önünde bulundurduğumda bir mezar sevici olduğumu itiraf etmem lazım. İsveç'te yaşarken de okulum ve evim arasındaki mezarlığı arada ziyaret eder, mezar taşlarının üstündeki isimleri okuyarak yavaş yavaş yürürdüm. Atina'ya yerleştiğim ve Yunanca kursuna başladığım ilk zamanlarda, Yunanca öğretmenimiz dora elinde broşürlerle / haritalarla / tanıtım yazıları ile dolu bir dosya dağıtmıştı hepimize. Dosyada yer alan tanıtım yazılarından biri, kurs binasının bulunduğu Pangrati Mets semtleri hakkındaydı. Burada neler var neler yok, aman da hangi tavernalara gitmeliyiz, ilk modern olimpiyatların yapıldığı stadyum dibimizde benzeri bilgilerin yanısıra bir de Atina Mezarlığı'nı görmemizi öneriyordu yazı. Kurs bitti, İstanbul'dan arkadaşlar geldi gitti, ben deli gibi gezdim eğlendim, insanlarla tanıştım derken gidemedim mezarlığa. Unuttum da varlığını açıkçası. Bir gün tesadüfen, taksiyle önünden geçince dank etti, ertesi gün ziyaret etmeye karar verdim.


Pangrati ve Mets semtlerinin arasında kalan, meşhur mermer stadyum KalLimarmaro'nun yakınlarındaki mezarlığın girişi Anapafseos (sokağın ismi ebedi istirahat anlamına geliyor, bingo!) sokağı'nın sonunda. Mezarlığın önünde ve çevresinde -haliyle- çiçekçiler ve levazımatçılar hazırda bekliyor. Defin işlemleri sonrası, ölü yakınlarının beraber yemek yemesi ve toplanması için restoran benzeri mekanlar da mevcut. Şüphesiz bu mekanların da özel bir ismi olsa gerek ama ben bilmiyorum açıkcası, ancak böyle tarif edebildim. Şehrin tam ortasında servi ve çam ağaçlarıyla dolu bir park işlevi de görüyor aynı zamanda; kabristan ziyaretine gelmeyen ama mezarlıkta dinlenen, soluklanan ve hatta kitabını alıp okuyan bir çok insan mevcut.


Mezarlık 1837 yılında Atina'nın "ilk resmi mezarlığı" ünvanı ile açılmış. zaten yabancı dildeki kaynaklara baktığınızda da ismi "Atina Birinci Mezarlığı" olarak geçiyor. Bu ilk mezarlık şehrin kaymak tabakasının edebi istirahat noktası olmuş, bizim sizin gibi insanları gömmemişler haliyle. Yaşarken en güzel evlerde, en hoş semtlerde oturanların öldükten sonra da aynı standartlara sahip olması için elden ne geliyorsa yapılmış. Şu an mezarlığın bir açık hava müzesi gibi görünmesinin en büyük sebebi de o zaten. özellikle Tinos'un ünlü heykeltraşlarının ellerinden çıkma muhteşem eserler insanın gözünü okşuyor.


Mezarlıkta birçok ünlünün de mezarı bulunuyor; Yunanistan'ın biricik Melina Mercouri'si burada mesela; mezarlığın hemen girişinde oldukça sade bir mezar taşına sahip, diğerleriyle karşılaştırıldığında yani. Mesela Troya antik kenti'nin kazı çalışmalarını yürütmüş, aslında iş adamı ama aynı zamanda amatör arkeolog Heinrich Schliemann'ın mezarı kendi başına bir ev büyüklüğünde. Schliemann'ın Atina'daki evinin mimarı, sitede hakkında yazısı da bulunan Ernst Ziller rahmetlinin mezar taşını da tasarlamış. Mezarlık yakınlarında bulunan ve dünyanın ilk ve tek -mermer stadyumu Kallimarmaro'nun 1896 Atina Olimpiyatları için restore edilmesini maddi açıdan üstlenen hayırsever iş adamı George Averoff, İstanbul doğumlu ekonomist ve politikacı İoannis Pesmazoglou mezarlığın diğer "ünlü"lerinden.


Böyle adlandırmak biraz garip gelse de mezarlığın en bilinen ve güzel eseri ise Sofia Afentaki'nin mezarı. Genç yaşta hayata veda eden Sofia'nın mezarının bu kadar ünlü olmasının sebebi ise üstündeki heykel. Psikolojik rahatsızlığı sebebiyle hastanelere düşen, zor günler geçiren, ünü Tinos'tan ülkeye yayılmış heykeltraş Yannoulis Chalepas'ın "Sleeping Maiden - Uyuyan Kız" isimli heykeli tüm zerafeti ve güzelliği ile bu mezarlığın en bilinenlerinden. Eser ününü sadece zerafetine ve güzelliğine değil, biraz da Yannoulis Chalepas'ın trajik hikayesine borçlu; zira "Sleeping Maiden - Uyuyan Kız", Chalepas'a şizofreni tanısı konmadan önce sanatçının ellerinden çıkan son çalışma. Heykelin fotoğrafını yazının sonunda görebilirsiniz.


Karmaşası ve gürültüsü ile zaman zaman insanı bunaltabilen Atina'nın en yeşil, en huzurlu noktalarından biri bu mezarlık. Birbirinden güzel heykellerle süslenmiş mezarlar, yıllara direnmiş sedir ve çam ağaçları, mezar taşlarında uyuyan kediler, yakınlarını anmaya ellerinde çiçeklerle gelmiş insanlar, siyah beyaz / sepya fotoğraflar... Hepsi insanı hüzünlendiren, gülümseten, hayatın içinden şeyler. Ölümün gerçekliğini usulca ve zorlamadan hissettiren bu mezarlık Atina'nın -bana sorarsanız- görülmesi gereken yerlerinden biri.





Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page