top of page

Sabah 06:30 civarı, bomboş Atina caddelerinde gözlerim yarı kapalı etrafa bakınıyorum. Caddelerin bomboş olmasının sebebi, sadece sabahın erken saatleri olması değil; Ağustos ayında terk edilmiş, küskün bir şehir olur çünkü Atina. Herkes yazlığına, adalara, yakınlardaki deniz kenarı kasabalara gider bir heyecanla. Eylül'e kadar paydos. Ben her ne kadar ortalama bir Yunan kadar uzun tatil yapmasam da (genelde 3 hafta civarı sürer tatilleri) her Ağustos'ta bir yere giderim. Ağustos ayında tüm gürültüsünü, taşkınlığını, karmaşasını üstünden silkip atan Atina'yı da çok severim çünkü. İşte o sabah, daha önce hiç bulunmadığım bir Ege adasının kollarına atmak için düşmüştüm yola.


Yeni yıla girmemize çok az kaldı. Dünyanın çoğu şehrinde meydanlar, sokaklar ışıl ışıl. Hayatın gidişatına bakınca çok da umutlanmamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz ama içimizde yine de kıpır kıpır bir şeyler oluyor şüphesiz. Yunanistan’da da durum pek farklı değil, Atina sokakları olabildiğince süslendi, ışıklar yakıldı, insanlar sadece yeni yıl için değil Noel sebebiyle de dışarıya atıyor kendini. Rengarenk ışıklara baka baka yürüyor, hediyeler alıyoruz. Yunanistan’a Noel / yeni yıl zamanı geldiyseniz belki dikkatinizi bir şey çekmiştir. Bu zamanları hatırlatan klasik süslemelerin, ışıkların dışında çoğu Yunanistan şehrinin meydanlarında pırıl pırıl pırıldayan kayıklar görürsünüz. Peki dünyanın her yerinde klasik süslemeler, ışıl ışıl ağaçlar gözümüze çarparken buradaki şehirlerde kayıklar görmemizin sebebi ne, kısaca anlatmaya çalışayım.


AZİZ NİKOLA


Bu geleneğin sebeplerinden biri, çoğunluğu Ortodoks olan Yunanistan’ın dinle olan sıkı ilişkisinden kaynaklanıyor. Yunanistan’da din ve kilise oldukça önemli bir yerde, kilise hala birçok konuda söz sahibi ve çoğu insan (benim gözlemlediğim kadarıyla) muhafazakar olmasa da Ortodoks alışkanlıkları ve gelenekleri ile iç içe. Bu geleneklerin en önemlilerinden biri isim günü kutlamak. Çoğu Yunan doğum günlerinin dışında isim günlerini de kutluyor. İsimlerini çoğunlukla azizler ve azizelerden alıyor Yunan ahalisi, o yüzden de aynı ismi taşıdıkları aziz ya da azizenin doğum günü onların da isim günü oluyor. 6 Aralık Aziz Nikola’nın (Agios Nikolaos) doğum günü, o yüzden ismi Nikolaos, Nikos, Nikoleta olan binlerce insan o gün isim gününü de kutluyor. Peki bunun ışıklandırılmış kayıklarla ne alakası var diyebilirsiniz, haklısınız. Noel ağaçlarının da süslendiği gün kabul edilen 6 Aralık yazdığım gibi Aziz Nikola’nın günü. Aziz Nikola ise tüm denizcilerin, hayatını denizde geçirenlerin aziz koruyucusu. Her koruyucu aziz ya da azizenin bir görevi var çünkü, Nikolaos da denizcileri korumaklar görevli. O yüzden, ona saygı ve onu hatırlamak amacıyla Noel yaklaşırken bildiğimiz çam ağaçları dışında kayıklar da süsleniyor ve şehrin meydanlarına kuruluyor.


DENİZİN YUNAN KÜLTÜRÜNDEKİ YERİ


Bir diğer sebep ise Antik dönemlerden itibaren Yunan halkının denizle olan sıkı ilişkisi. Yunanlar yüzlerce senedir denizde savaştı, denizden beslendi, turkuaz sularda yüzdü, balıkçılık yaptı, filolar oluşturdu, kaptanlar yetiştirdi. Tarihe baktığımızda en görkemli zaferleri genelde deniz savaşları sonucunda elde ettiklerini görürüz, denize ve suya adanmış en güzel hikayeleri okuruz, denizden çıkan mis gibi balıkları / deniz ürünlerini ne kadar da ustaca pişirdiklerini biliriz. Kiklad Adaları’nın geleneksel müziği ve dansı denizin dalgalarını anımsatır, koca koca feribotlar Pire Limanı’ndan tam da zamanında kalkıp kim bilir hangi güzel adaya doğru yol alır? Yakın bir Yunan arkadaşınız / tanıdığınız varsa ona bir de deniz kenarında bakın, ne kadar neşeli ne kadar huzurlu olduğunu görürsünüz, ruhu yenilenir anında. Derler ki; adalarda kış ayları bastırmışken, gök maviliğini yitirmişken çoğu aile erkeği aylarca evden uzak kalır. Gemilerine teknelerine binip giden bu adamları ev ahalisi aylarca sabırla ve umutla bekler. Tahta küçük kayıkları vardır bu insanların, kayıkların ucu salonun yani ailenin birleştiği odanın tam ortasını gösterecek şekilde konulur bir yere. Asla burnu kapıya bakmamalıdır bu kayıkların, o zaman uğursuzluk getireceğine inanılır, o kapıdan çıkanın bir daha gelmeyeceğine. Salonun ortası ise birleşmeyi, tekrar aile olmayı, o evin o odasında şen kahkahaları temsil eder. Tahta küçük kayıklar o yüzden çok önemlidir.


İşte bu yukarıda yazdıklarım yüzünden Yunanistan şehirlerinde, Noel / yeni yıl zamanı süslenmiş çam ağaçları kadar ışıklı kayıklar da görüyoruz. Umudu kaybetmek çok kolay, hele günümüzde kaybetmeyene deli gözüyle bakıyoruz ama umut da kendini bir şekilde hatırlatıyor işte. Sizin de buralara bu zamanlarda yolunuz düşerse ışıklı kayıkları görünce umutlanın derim, nasıl olsa zararı yok. Herkese şimdiden iyi Noel’ler, mutlu seneler.


Atina’da yeme içme mekanları konusunda sıkıntı çektiğimiz pek söylenemez. 2015 senesinin Haziran ayında bu şehre taşındığımda ve krizin zirve yaptığı o dönemde bile dışarı çıkma, dışarıda yeme içme alışkanlığından vazgeçmeyen Atinalılar ve şehri ziyaret edenler için binlerce seçenek var. Ben burada, çok bilindiğini ve internet kurdu bile olsanız kolay kolay keşfedeceğinizi düşünmediğim beş mekanı kısa kısa paylaşmak istedim. Yolunuz Atina’ya düşerse aklınızda bulunsun. *LOTTE CAFE BAR BISTRO

Akropolis metro istasyonunun çok yakınlarında bulunmasına rağmen, turistler tarafından -çok da- keşfedilmemiş, minnoş bir mahalle mekânı burası. İçeride siz deyin 20, dışarıda ben diyeyim 10 kişi oturabiliyor sadece. Vintage mobilyaları, masa üstü dantelleri, birbirinden farklı desenlerdeki eski tabakları, kristal bardakları ve tatlı çalışanları ile gönüllere taht kuruyor. Akşamüstü iş çıkışı bir kadeh Aperol Spritz, bir kadeh rose içip, evine öyle dönenlerin mekanı Lotte’ye siz de çok seveceksiniz. Adres: Tsami Karatasou 2

*KAIN

Açılalı üç sene oldu ama Kain bu süre içinde şehrin en farklı ve en rağbet gören mekanlarından biri olmayı başardı. Mets semtinde, yıllardır boş duran bir dükkan şimdi Atina’nın en popüler cafe-barlarından biri oldu. İsmini Adem ile Havva’nın büyük oğlu olduğuna inanılan Kabil’den alıyor. Zaten içeriye girer girmez gözümüze çarpan resim ünlü ressam Rubens’in Cain Slaying Abel eserinin yeniden yorumlanmış hali. Kain’in müzik seçimleri de oldukça başarılı, içkinizi yudumlarken Tindersticks, Patti Smith, Midlake dinlemek istiyorsanız burada çok mutlu olabilirsiniz. Genelde sakin bir atmosfere sahip olsa da Cumartesi geceleri iğne atsan yere düşmeyecek hale geliyor, uyarayım.

*THE BLACK DUCK GARDEN

Canınız Atina’nın merkezinde, çok yüksek sesle müzik çalınmayan, et ete oturmayacağınız, içki almak için 45 dakika beklemeyeceğiniz, serin bir yere gidip iki kadeh bir şey mi içmek istiyor? O zaman sizi Black Duck Garden’a alalım. Neo-klasik bir Atina evinin, özenle döşenmiş avlusunda keyifle içkinizi yudumlayabilir, minik atıştırmalıklarla midenizi şenlendirebilirsiniz. Şehrin bütün gürültüsünü ardınızda bırakıp, zevkle cin-tonik yudumlamak için ideal bir seçim, bana güvenebilirsiniz.

*PINK FREUD

İşte karşınızda öz hakiki Atina mahallesi barı! Pangrati’de bulunan barın müdavimi çok olsa da yine de çoğu şehir rehberinde ya da Atina gece hayatı önerilerinde ismi geçmiyor. Biz yerliler şimdilik keşfedilmemiş bu minik barın tadını çıkarıyoruz hâlâ anlayacağınız üzere. Sabah ve öğle saatlerinde daha çok kahve için uğranan Pink Freud, akşamları karşımıza lezzetli kokteyller, güzel müzik ve güler yüzlü çalışanlarla çıkıyor. Mekanın LGBTQ dostu olması ise ona artı puan kazandırıyor.

Adres: Archelaou 7

*ARTISANAL LOUNGE & GARDENS

Bu süslü ve afili isimden de anladığınız üzere biraz ciks bir mekandan bahsedeceğim son olarak. Atina’nın en concon ve eski semtlerinden Kifisia’da bulunan Artisanal, 2014 yılının sonlarında açıldı. Zaten yemeye içmeye ve gösterişe meraklı semt ahalisi ise mekânı kısa sürede benimsedi. Oldukça büyük olmasına rağmen günün her saati kalabalık ve canlı. Atina’nın başka bir yüzünü, başka bir semtini görmek isteyenlere şiddetle öneririm. Hendricks Gin, ev yapımı ginger ale ve greyfurt ile yapılan özel kokteyli Evergreen Gardens’ı mutlaka tadın, pişman olmayacaksınız.

Στιν υγειά μασ παιδιά! Sağlığımıza gençler!

bottom of page