Düşlerimdeki İstanbul aslında çok başka, belki de çoğumuzun öyle. Kendi başına dünyadaki onlarca ülkeden daha kalabalık olan bu şehrin görkemli tarihiyle gurur duyuyor, bize bıraktığı renklerle övünüyoruz çoğu zaman. Ancak kalması gerekenden çok daha azı kaldı bizlere. Bu şehrin bir parçası olmuş, mutfağını oluşturmuş, güzel binalarını inşa etmiş, farklı inançlarıyla ahenk içinde yaşamış on binlerce insan çekti gitti bu şehirden. Yanlış devlet politikalarının, yaşanmasaydı denilen olayların, bir türlü iyiye gittiğini göremediğimiz dünya hallerinin sonunda elimizde bir avuç renk ve tat kaldı sadece. Oysa farklılığa tahammül edebilen, onunla gurur duyan, çeşitliliğin ipek şalını üstüne alıp endamıyla göz kamaştıran bir şehir olmalıydı İstanbul. Eski ismiyle Tatavla, şimdiki ismiyle Kurtuluş, bugün İstanbul'un en önemli, en bilinen, en eski semtlerinden. Ben karşılı, Bostancılı biri olduğum ve eski İstanbul semtlerine çok hakim olmadığım için büyük laflar etmek istemiyorum ancak -hala- bu semtin, İstanbul'un diğer semtlerine göre biraz daha fazla renge ve çeşitliliğe sahip olduğunu biliyorum. 17. yüzyıldan günümüze baktığımızda, semte damgasını önemli ölçüde vuran topluluklardan biri de Rumlar. O zamanların Tatavlalı'sı binlerce Rum artık çoğunlukla Atina'da yaşıyor. Özellikle son 60 sene içinde yerinden yurdundan uzaklaşmak zorunda kalmış bu insanlar. Birazdan bahsedeceğim serginin küratörü Banu Pekol, Agos gazetesine verdiği röportajda "Tatavla'yı seçmenizin nedeni neydi?" sorusuna verdiği cevapla bu semtin bir zamanlar ne kadar da kozmopolit olduğunu anlatıyor bize. "O kadar çok kişi ve olayın kesiştiği bir yer ki Tatavla, bu açıdan İstanbul’un minik bir versiyonu gibi. Sabuncakis ilk çiçek bahçelerini burada kurmuş, Vakko ilk dükkânı burada açmış, Türkiye’nin ilk cambazhanesini kuran Rıfat Telgezer’in cambazhanesi buradaymış; şimdi ‘Columbia Records’ olan Orpheon plak imalathanesi de buradaymış, adına roman yazılmış, tiyatro oyunu yapılmış seri katil Hrisantos buradan geçmiş. O kadar çok şey yaşanmış ki burada... Fakat hiçbirine dair bir tane bile iz yok. Gündelik hayatta bir yere aşinaysan orayı bildiğini sanırsın ya, aslında aşinalık gerçekliğe eşit değil. İnsanlar gelip çok şaşırıyorlar, “40 yıldır yaşadığım sokak bu muymuş” diye..." Semtin yaşadığı metamorfozu, dönüşümü gösteren sergi 70TK: Tatavla'dan Kurtuluş'a, 2017 senesinin sonbaharında Kurtuluş Rum İlkokulu'nda sanatseverlerle buluşmuştu. Neredeyse bir sene sonra, aunı sergi bu sefer, bir zamanlar Tatavla'da yaşayan binlerce insanın taşındığı, hayat kurduğu, kök saldığı Atina'ya geliyor.
Banu Pekol, aynı röportajda tam bir sene önce, sergiyi Atina'ya götürmek ve Atina'da yaşayan Tatavlalılarla bir seri sözlü tarih çalışması yapmak niyetinde olduğunu belirtiyor. Üstünden bir sene bile geçmeden, bunu başarmş olmaları öyle güzel ki. Türkiye'den Kültürel Mirası Koruma Derneği ve Paros dergisi, Yunanistan'dan ise ülkenin en yeni sivil toplum kuruluşlarından Comm'on ortaklığıyla hazırlanan sergi 14 - 22 Temmuz arasında, Atina'nın en bilinen kültür ve sanat merkezlerinden Technopolis'te ziyaretçilerini bekliyor. Yolunuz o tarihlerde Atina'ya düşerse, her akşam 6 ve 9 arası sergiyi ziyaret edebilirsiniz. Ha son bir bilgi; sergi ismini Kurtuluş Feriköy bölgesine sefer yapan İETT otobüsünün numarası 70'den alıyor. T: Tatavla, K ise haliyle Kurtuluş.