top of page

DİSTOMO KATLİAM ANITI


distomo yunanistan'ın boeotia bölgesinde, nüfusu 4400 civarinda küçük bir kasaba. atina - delfi yolu arasında, delfi'ye neredeyse 30 kilometre kala küçük bir tabela distomo'ya gitmeniz için sola dönmeniz gerektiğini belirtiyor. çokları muhteşem antik şehir delfi için yoluna olanca hızıyla devam ederken, aynı bölgede bulunan ve bizans döneminden günümüze en iyi korunmuş manastırlardan birini, hosios loukas manastırı'nı görmek isteyenler distomo'dan geçmek zorunda oldukları için mecburen sola dönüyorlar. gözüm distomo'nun girişindeki küçücük arnavut kaldırımlı meydanda tahta bir panoya takılıyor. "katliam anıtı" yazıyor üstünde. sola yukarı doğru dönmenizi istiyor sizden.


kasabanın belli belirsiz sesinden iyice uzaklaşıp tepeye vardığınızda 10 haziran 1944 senesinde vahşice öldürülen 218 kişinin anısına yapılmış oldukça sade bir anıt karşılıyor sizi. yatay iki mermer panel, içinde hayatını kaybedenlerin kemiklerinin ve kafataslarının bulunduğu küp şeklindeki kapalı bölmeyi, köşesinde birleşecek şekilde iki yüzeyinden kesiyor. panellerin birinde kabartma figürler var, diğerinin üstünde ise hayatını kaybeden 218 kişinin adları ve yaşları yazıyor. katliam ikinci dünya savaşı son zamanlarında nazi birlikleri tarafından gerçekleştiriliyor. ülkeleri darmaduman edilirken son güçlerine kadar savaşan yunan gerilla güçlerinin bölgede alman askerlerini öldürdüğü haberi gelince, misilleme yapmak için kasabaya gelen nazi birlikleri dünya tarihinde yapılmış yüzlerce katliamın birine daha kanlı imzasını atıyor. her katliamda olduğu gibi distomo'da da kasaba halkına yapılan işkencenin ve uygulanan şiddetin büyüklüğü akıl almaz boyutta; beş aylıkken can veren bebekler, karınları deşilen hamile kadınlar, kafası kesilen din adamları, eşlerinin gözleri önünde öldürülen adamlar... yaptıkları yetmezmiş gibi kasabayı bir de ateşe veriyorlar çekip gitmeden askerler; ceset, ölüm ve is kokusu uzun süre kalkmıyor distomo'nun üstünden.

72 sene önce gerçekleşen katliamın izleri bugün hâlâ duruyor. distomo halkı tüm bu acının ve vahşetin kara gölgesinde hayata devam etmeye çalışıyor. katliam sonrası kasabada senelerce, sadece siyah renkte elbiseler giyen küçük kızlar bugün kasabanın anneanneleri teyzeleri. her evin hüzünlü bir öyküsü var. kasaba halkı hatırlamak istemediği ama kaçamadığı bu acı gerçekle her an başbaşa.


tepede, ölüm sessizliğinin tam ortasında bana eşlik eden rüzgarın da etkisiyle dalgalanan yunan bayrağına bakıyorum uzun uzun. etrafta tepesi karlı, yamaçları yemyeşil dağlar var; güneş ocak ayı olmasına rağmen olanca gücüyle ışıldıyor, ince ince kuş sesleri geliyor kulağıma. insanoğlunun ayıbına en güzel cevabı yine doğa veriyor güzelliğini ve huzurunu bana göstererek. doğa ve evren bu kadar şahaneyken biz nasıl bu kadar acımasız olmuşuz, bininci kez kendime sorup cevabını bulamadan ayrılıyorum oradan.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page