2014 senesinin temmuz ayında eindhoven'da yaşayan ve beraber çok zaman geçirdiğimiz iki yunan arkadaşımızın düğünü için geldim yunanistan'a. düğün patras şehrindeydi ama elbet atina'da da zaman geçirecektim. babamın işi sebebiyle iki sene yaşadığı ve çocukluğumun iki yaz tatiline ev sahipliği yapmış atina'yı 26 sene sonra görecek olmanın heyecanıyla araştırma yaparken elbet gelinimiz anastasia'dan da tavsiyeler istedim. anastasia patraslı ama atina'da okumuş, senelerce burada çalışmış, elbet onun bildikleri ve tavsiyeleri benim araştırdıklarımdan farklı olacaktı. çoğunluğu şehir merkezinde olan birbirinden ilginç tavsiyelerin arasında dikkat çeken bir tanesi ise -farklı bir atina görmek istersem- kifisia'ya gitmem gerektiğini söylüyordu. hemen haritalar açıldı ve görüldü ki kifisia atina'nın bayağı kuzeyinde bir semt. "manyak mıyım ben niye o kadar uzağa gideyim?" diye kendi kendime sorup bir an şüpheye düşmüş olsam da o tatilimde bana eşlik eden ablamın da "e gidelim" demesiyle atladık gittik. ben kendimi çok cevval ve akıllı zannettiğim için o tatilde kaldığımız evin yakınlarından kifisia'ya nasıl gidebiliriz diye araştırmış ve yakınımızdaki duraktan bineceğimiz bir otobüs bulmuştum. o otobüs yolculuğu atina'nın pek de sevimli olmayan trafiği sayesinde 18 yıl falan sürmüştü. meğer çok daha kolay bir yolu varmış ama onu da yazının sonlarında açıklayacağımı belirtip kifisia'yı tanıtmaya başlayayım.
sizi bilemiyorum ama denize kıyısı olan şehirlerde hayat hep denize yakın bölgelerde yoğunlaşmış, canlanmış diye düşünür(d)üm ben hep. atina bu konuda biraz garip veya en azından benim düşündüğüm gibi tasarlanmamış bir şehir. atina'nın güneyi yani denize yakın bölgeleri hiçbir zaman şehrin merkezi olmamış. şu anki nüfus yoğunluğuna da mübadele sonrası atina'ya göç edenler sayesinde ulaşmış zaten. öncesinde "oralar hep dutluktu" bölgesi olmuş anlayacağınız. asıl atina ve eski atinalılar bugün de şehrin merkezi sayılan ve atina'ya gelenlerin genelde kaldığı, gezdiği semtlerde yaşamış; plaka, thissio, koukaki ilk aklıma gelenlerden. kifisia ise aynı dönemlerde yani 1900'lerin başında yunanistan hala bir krallık iken varlıklı ailelerin gözdesi oluyor. paraya para demeyen ve halkla çok haşır neşir olmayı tercih etmeyen zümre şehrin kuzeyinde, pendeli dağı'nın eteklerindeki bu bölgeyi keşfediyor. eteklerinde bulunduğu dağ sayesinde iklimi atina şehir merkezine göre çok daha elverişli olan bölgenin başka bir özelliği de su kaynaklarının bulunuyor olması. havasına suyuna, taşına toprağına kurban kifisia'da birbirinden güzel evler, konaklar, yazlık saraylar yapılıyor böylece; aristokrat kesim birbirini yaz akşamlarında, usta bahçıvanların elinden çıkma muhteşem bahçelerinde ağırlıyor. kahrolsun şehir merkezindeki fakirler!
geçmişten günümüze pek de değişmiyor bölgenin kaderi. yıllar içinde yüksek gelirli ailelerin bir an önce taşınmaya çalıştığı bir semt haline geliyor kifisia. bugün de atina'nın en varlıklı ve nitelikli kesiminin yaşamayı tercih ettiği semtlerden bir tanesi. tamam belki o eski aristokrat aileler yok ama yine de en ünlü doktorlar, avukatlar, politikacılar, sanatçılar burada. tanıştığınız bir atinalı kifisia'da yaşadığını ya da kifisia'da büyüdüğünü söylüyorsa genelde varlıklı bir aileye sahiptir, iyi okullarda okumuştur, referandumda "hayır" diyenlerden değildir. istisnalar her zaman var tabi ama ben genel durumdan bahsediyorum.
eski, görkemli evlerin yanısıra 60'larda yapılmış geniş, lüks, kocaman balkonlu ama çok katlı olmayan apartmanlarıyla, şık ve pahalı butikleriyle, popüler cafe ve restoranlarıyla atina'ya göre daha yeşil, daha temiz, daha yaşam kalitesi yüksek bir bölge kifisia. ben daha karmaşık, daha renkli, çirkin ve güzelin bir arada olduğu semtleri tercih ediyor olsam da şimdi yiğidin hakkını vermek zorundayım. burası bana göre çok homojen, herkesin, her şeyin birbirine benzediği bir semt olsa da gözle görülür güzelliğini yadsıyamam. atina'ya gelenler tam da anastasia'nın dediği gibi farklı bir atina görmek isterlerse mutlaka kifisia'ya uğramalılar. üstelik yazının başında belirttiğim üzere buraya gitmenin çok kolay bir yolu var, o da metro! yeşil hattı kullanıp monastiraki durağından metroya atlarsanız yarım saat içinde kifisia'dasınız. sizi zenginlerle ve şahane evlerle başbaşa bırakıyor ve iyi gezmeler diliyorum. kolay gelsin!