YUNAN AHALİSİ (II)
- οζ
- 21 Şub 2016
- 3 dakikada okunur

ilk yazıda yunan tayfasının şöyle hafiften bir dedikodusunu yapmıştım. genel olarak olumlu bulduğum ve sevdiğim özelliklerinden bahsetmiştim. bu yazıda ise biraz daha gıybet yapasım var ama durun bakalım, layıkıyla başarabilecek miyim ben de bilmiyorum. hadi bakalım başlıyoruz.
*HER YERE GEÇ KALIYORLARMIŞ İNSANI DELİ EDİYORLAMIŞ*
evet.evet.evet. bin kere milyon kere evet. tamam akdenizli egeli biraz rahattır, hava sıcak ruhlar gevşek, söyle “şu saatte gel” dedin mi gelmez, dakik olmasını beklemezsin ama yunanistan’da durum rezalet. böyle bir pişkinlik, böyle bir saati umursamamak olamaz. ya o saat neden bulundu, neden yüzyıllardır kullanıyoruz biz o aleti? arkadaş arasında mekana geç geleni hadi anladım, olur böyle şeyler, bazı insanlar hep geç kalır ama yunanca öğretmenimiz dora derse geç kalıyordu düşünün! öğrencilerin hepsi orada, defter kitap açılmış, öğretmen 20 dakika sonra rahaaaat rahat sınıfa girip bir de "aaa hepiniz de gelmişsiniz." deyip gülümseyebiliyor. hele ki yunan arkadaşlarımın, o en başında çok inandığım zaman vaadleri...20 dakika içinde oradayım diyorsa en az bir saatte gelir mekana, akşam 9'a rezervasyon yaptım diyen kişi 9:40 gibi arayıp "ayyy şimdi çıkabildim ama geliyorum." der. ya ben gerçekten çok bahtsız(d)ım karşıma hep böylesi çıktı ya da bu konuda gerçekten sinir bozucu olduklarını kabul etmemiz lazım. ama sekiz ay sonunda ben de biraz alıştım, yine de bir yunan kadar geç kalmasam da artık dakikasında orada değilim. bekleyerek yaşlanmak gibi bir niyetim yok.
*TÜRKİYE VE TÜRKLER HAKKINDA PEK İYİ DÜŞÜNMÜYORLARMIŞ, IRKÇILARMIŞ*
biraz ucu açık bir konu. asla ırkçı olduklarını iddia edemem. tamam "altın şafak" denen beterin beteri, iğrenç ırkçı bir parti yüzde yedi gibi bir oy alabiliyor seçimlerde ama "gerizekalı" tabir ettiğimiz bu insan kitlesi artık dünyanın her ülkesinde mevcut olduğu için tatsız bir kabulleniş söz konusu. yunanlar en başında gayet sıcakkanlı ve insan seven insanlar, kim ve ne olduğunuzun pek bir önemi yok. yunanistan'da iş türkiye ve türkler muhabbetine geldiğinde öncelikle bir yaşlı genç ayrımı yapmakta fayda var. yaşlıların çoğu bize mesafeli; 400 senelik osmanlı hakimiyeti, mübadele sonrası yunanistan'da yaşayan yunanlar ve küçük asya'dan göçen yunanlar arasındaki gerginlik, çok değil daha 20-30 sene önceki "biz o bayrağı indiririz." gibi cümlelerle süslenen dış politika zırvaları en büyük sebeplerden şüphesiz. gençler daha rahatlar, konuştuğum ve muhabbet ettiğim neredeyse herkes en azından istanbul'u görmüş ve çok beğenmiş. kimse uzun uzun o eski gerilimden, ya da kıbrıs meselesinden falan bahsetmek istemiyor ama benim gözlemlediğim ve bu konuyu açıkca onlara belirttiğimde, başta itiraz etmelerine rağmen sonra kabullenilen bi durumdan bahsedeceğim. özellikle genç ve yunanistan'ın biraz daha batılı ya da tam anlamıyla avrupalı bir ülke olmasını isteyen kitlede türkler ve türkiye "kötü" veya "daha çirkin" olan şeyi temsil ediyor. bu başta kulağa çok çiğ bir cümle gibi gelse de anlatmaya çalıştığım aslında geçmişin, (kimilerine göre) ideal olana gölge düşürdüğü gerçeği. türkiye daha oryantal, daha doğulu ve estetik seviyesi çok daha düşük bir yer onlar için. ha haksızlar mı, bençe çok değiller ama yine de tartışılır. binlerce önce sene yakaladıkları medeniyet, felsefe ve bilim seviyesinin bu 400 senelik işgal süresince çok ciddi zarar gördüğünü düşünüyorlar. ama bir yandan da "bu güç ve hakimiyet bizde kalsaydı umduğumuz kadar güzel bir şey olacak mıydı?" sorusuna da -haliyle- kesin bir cevap veremiyorlar. misal 70'lerden ve italyan müziğinden esinlenmiş yunanca bir şarkıyı, içinde oryantal öğeler olan ve büyük ihtimalle mübadele sonrası yapılan bir şarkıya tercih ediyorlar. çünkü o şarkı daha batılı, daha avrupalı ve daha modern. yani o şarkı daha çok yunanistan'ı temsil ediyor onlar için. mesela daha esmer, daha kıllı insanlar daha çok türk'e benziyor. yunanlar biliyorsunuz sarışınlıkları, uzun boyları ve iskandinav görünümleriyle ünlüdür çünkü. şaka bir yana umarım dediklerim anlaşılmıştır. bunu zaten bilerek ya da aşağılama amacıyla yapmıyorlar, bu biraz geçmişten gelen, önleyemedikleri bir durum. ve bu bahsettiğim şeyler gerçekten de sadece satır arasında geçen ayrıntılar, kimsenin "ay bu daha çirkin, o zaman bu çok törkiş" dediği falan yok. ben minik bir ruh hastası olduğum için böyle bir saptamam oldu, sakin sakin anlattığımda da çoğu yunan arkadaşım "bilerek yapmıyoruz ama galiba haklısın" dedi. e biz de burada boşa konuşmuyoruz değil mi?
*AY HADİ ARTIK SIKILDIK, SON BİR ŞEY SÖYLE KONUYU KAPAT*
peki o zaman. yunanistan'da yaşamaktan ve tanıştığım tüm yunanlar ile aynı masa etrafında oturup muhabbet etmekten müthiş bir keyif alıyorum. yarı şaka yarı ciddi bahsettiğim, anlatmaya çalıştığım bütün her şey zaten dünyanın her yerinde, her milletine bir şekilde uyarlanabilen şeyler. istanbul sonrası sırasıyla isveç'te ve hollanda'da yaşamış bir insan olarak evime en yakın gördüğüm yer de burası. sokakta gördüğüm yaşlı kadınların teyzeme benzemesi, metroda kitabını okuyan despina'nın lise arkadaşıma benzemesi elbet tesadüf değil. yunanistan yaşamak için çok kolay bir ülke değil evet ama yunanlar bu ülkede yaşama isteğimi körükleyen şeylerin başında geliyor. türkiye'nin herhangi bir şehrinden erasmus ile ya da herhangi bir sebeple ayrılmış ve -özellikle- batı avrupa'nın bir şehrinde yaşayan mantıklı biriyseniz, o çok birleşmiş milletler, ay o hepimiz kardeşiz partilerinde kafanız da biraz güzelken sarıldığınız insanlar genelde yunanlar olur. ben böyle görüyorum durumu. o yüzden halimden memnunum. varsın bana çirkin desinler. şaka şaka...
Comments