top of page

KOMŞUNUN ŞARKICI (KIZ)KARDEŞLERİ


Kendimi bildim bileli Türkçe pop müziği sevdim ve dinledim. 13-14 yaşlarında artık İngilizce öğrenmiş olmanın verdiği gazla (haklı olarak) yaşıtlarım birbirinden havalı yabancı şarkıcıları dinleyip günlüklerine İngilizce şarkı sözleri yazarken ben hâlâ Bostancı'da, o zamanlar kaset aldığım Remi'ye gidip "Şey Sertab Erener'in albümü çıktı mıııı?" diye soranlardandım. Millet Blue Jean dergisi okuyup Akmar'da karizma yaparken, ben Top Pop dergisi alıp soner Arıca röportajı okurdum. O yüzden özellikle 90'lar şarkıcılarını, şarkılarını, bestecilerini, video klip yönetmenlerini iyi bilirim.


Yunan müziği ise dönem dönem hayatıma girdi çıktı. Babam Atina'da 80'lerin sonunda yaşadığı için oradaki evden şu an yaşadığımız (yaşadıkları) eve gelen kasetler, plaklar falan var ama ben çok küçüktüm, belirgin bir an hatırlamıyorum bu müziği dinlediğime dair. Ergenlik ve gençlik yıllarında Türkçe versiyonu söylenen Yunanca şarkılar ve onların bestecileri sayesinde biraz aşina olmaya başladım. İnternet hayatımıza girdiği andan itibaren ise konuya biraz daha hakimdim tabii ki.


Yunan müziği konusundaki kişisel zirvem Hollanda'da yaşadığım döneme denk gelir. Spotify ve Youtube sayesinde özellikle bir dönem iyi kötü binlerce Yunanca şarkı dinledim. Evimin konumu yüzünden yüksek sesle müzik dinlersem -ki dinlerdim- bütün sokak benimle beraber dinlerdi. Yaz kış pencereleri açık tutan biri olduğum için ve evim de şehrin en kalabalık sokaklarının birinde birinci katta olduğu için sokaktan gelen geçen benim dinlediğim Yunanca şarkılarıma maruz kalıyordu. Bugüne geldiğimizde, Atina'da, Hollanda'da dinlediğim kadar çok dinlemiyorum açıkçası ama burada Yunan müziği zaten hayatın içinde, sürekli kulaklarımda bir şarkı oluyor zaten.


Burada olmanın avantajı, edindiğim ve tanıdığım Yunan arkadaşlarım sayesinde ülke müziğinin önemli isimlerini daha yakından tanımak ve onlar hakkında biraz daha fazla bilgi sahibi olmak oldu. Üç beş konsere gidip bazılarını canlı da izleyince Türkiye'nin meşhur kadın şarkıcıları ile onlara (bence) benzeyen Yunanistan'ın şarkıcılarını karşılaştıran bir yazı yazmak gerektiğine karar verdim. İki komşunun şarkıcı (kız)kardeşleri karşınızda! Ta taaaaaaaa! Haris Alexiou - Sezen Aksu

İşin bu kısmı kolay aslında. 1999 senesinde Atina'da ve İstanbul'da beraber konser vermiş iki ünlü şarkıcının adı hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da beraber anılıyor. Burada Sezen Aksu'dan bahsettiğimde her seferinde "Alexiou ile konser veren o şarkıcı, hatırlıyorum." cümlesini çok duydum. Beraber konser vermeleri dışında da benzer yönleri var iki ismin. İki isim de kendi ülkeleri dışında en çok tanınan şarkıcılardan; Alexiou da Aksu da dünyanın önemli şehirlerinde sayısız konserler verdi ve sahne aldı. 90'lar ikisinin de "sevmeyeni dövüyorlarmış" dönemi; çılgın albüm satışları, hıncahınç dolu konserler, ülkenin en ünlü müzisyenleriyle çalışan 40 yaşlarında cayır cayır iki üretken kadın...


Hayatlarındaki en keskin ortak nokta ise İzmir; Haris Alexiou'nun ailesi mübadele yüzünden 1924 senesinde İzmir'den Yunanistan'ın Thiva şehrine göç etmek zorunda kalmış, Aksu'nun İzmir ile olan ilişkisini yazmaya bile gerek duymuyorum. Sezen Aksu'nun Deliveren albümündeki "Gidiyorum Bu Şehirden" şarkısını beraber seslendiren iki ismin -tesadüf bu ya- bir benzer özelliği de ikisinin de son yıllarda sesleri ile ilgili problemleri. Son iki senedir konser vermiyor ama Sezen Aksu zaten neredeyse son 10 yıldır konserlerinde şarkı söylemekten çok konuştuğuna, şarkı söylediğinde ise çoğu zaman kötü bir performans sergilediğine dair eleştirilerin hedefi olmuş durumda idi. Aynı eleştiriler burada Alexiou için de yapıldı. Alexiou da Aksu gibi uzun zamandır, yardım konserleri dışında konser vermiyor.

Eleştirildikleri nokta sadece sesleri değil. Sezen aksu, zamanında Kürt açılımı ve referandumda "evet" desteği yüzünden tepki görmüştü, Alexiou da bir zamanlar Syriza'ya verdiği destek yüzünden eleştirildi. İki isim de sonradan umutlandıklarını ve bunu paylaşmaktan çekinmediklerini itiraf edip pişman oldukları mesajını verseler de eleştiri oklarından kaçamadılar. Yine de iki ülkenin bu iki muhteşem kadını onlarca güzel şarkıyla, hayatın her anında bizimle. Uzun süre de olacaklar.


Anna Vissi - Ajda Pekkan

Geldik -öyle ya da böyle- iki yaşlanmayan kadına! Alexiou ve Aksu gibi iki yakanın iki benzer şarkıcısı tanımını yapamasam da Ajda Pekkan'ın Yunan versiyonu kim olabilir diye düşündüğümde aklıma gelen ilk isim Anna Vissi oldu şüphesiz. Benzer yönlerinden biri ikisinin de yaşlanmıyor, en azından fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla yaşlanmıyor olması. Estetik operasyon, yüz gerdirme, botox dolgu falan tamam ama ikisi de incecik ve fıstık gibi. İkisi de zaman zaman inişe geçseler de ülkenin en sevilen, en popüler ve hâlâ iş yapan ve sahne alan şarkıcılarından. Ajda Pekkan neredeyse tüm önemli pop şarkıcılarından önce hayatımıza girmiş ve modern görünümü, kadın kadın şarkılarıyla ülkenin müzik tarihinde önemli bir yer edinmiş ya, Anna Vissi de Yunanistan'da ilk defa şarkı söylemek dışında, sahnede şov işini de ciddiye alıp yeni bir dönem başlatmış. Öyle ya da böyle ikisinin de kendi ülkelerinde devrim sayılabilecek işlere imza attıkları yadsınamaz bir gerçek.


Hala sıklıkla sahne alan ve her mekanı tıklım tıkış dolduran Vissi'nin Ajda Pekkan ile bir ortak noktası da 1980 senesinde ikisinin de Eurovision'da ülkelerini temsil etmesi. Bir rivayete göre Anna Vissi, Ajda Pekkan'ı o yarışmada çok beğenmiş ve hatta biraz kıskanmış. Artık ne kadar yanlış ne kadar doğru bilmiyorum. Benim için iki şarkıcı da ara ara dinleyip, bazı şarkılarını çok sevdiğim ama asla "en sevdiğim" diyemediğim şarkıcılar, benim kişisel dünyamda bu noktada da birleşiyorlar. Katy Garbi - Nilüfer

Hatırlar mısınız Türkiye'de bir ara "Esena Mono" isimli bir şarkı pek popülerdi; çeşitli müzik kanallarında, radyolarda, dükkanlarda sürekli çalardı. Biz de sözlerini bilmeden uydura uydura eşlik etmeye çalışırdık şarkıya, en azından ben öyle yapıyordum. İşte o şarkının sahibi Katy Garbi, Nilüfer gibi, özellikle 90'larda -Yunanistan'ın- oldukça popüler olmuş isimlerinden. Nilüfer'in "Sen Mühimsin" ve "Yine Yeni Yeniden" albümleriyle ortalığı kasıp kavurduğu yıllarda meslektaşı Garbi de Yunanistan'da tozu dumana katıyordu. İki şarkıcının da garip bir şekilde sessiz ama çok sadık bir hayran kitlesi var. Hepimizin arkadaş çevresinde bir "Ben Sezen Aksu çok sevmem ama Nilüfer hastasıyım." diyenler vardır ya hani, onun Yunanistan versiyonu da "Haris Alexiou sevmem ama Katy Garbi benim sevdiceğim." diyenler. İkisinin de bir dönem hayır işleri ile meşgul olması ise başka bir benzerlik. Bir zamanlar Unicef'in iyi niyet elçisi olan Nilüfer ile evsiz çocuklar için sayısız konser veren Katy Garbi 2000'ler itibariyle azalan ilgiye rağmen hâlâ ülkelerinin en bilinen isimlerinden.


Alkistis Protopsalti - Candan Erçetin

İşini pek ciddiye alan, hem atletik hem güzel sesli hem çok sevilen ama bence ama biraz sıkıcı kız kardeşlere geldi sıra. Ben Alkistis Protopsalti'yi Atina'da yaşamadan önce bilmiyordum, yazının başında anlattığım üzere o kadar çok Yunanca şarkı, şarkıcı dinlemiş olmama rağmen bir şekilde fırsat olmamış sanırım. Hollanda'da yaşayan Yunan arkadaşlarım, Atina'ya taşınma hediyesi, Protopsalti konseri bileti almışlardı incelik yaparak, o zaman ilk defa sahnede gördüm kendisini.


Konserden önce de albümlerini, şarkılarını dinledim ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Protopsalti ve Erçetin gerçekten kardeşler, buna eminim. Bir ara Türkiye'de "Candan'a gitmek" diye bir terim vardı bilmem hatırlar mısınız? Özellikle kurumsal şirkette çalışan arkadaşlarımız yaz geldiğinde, Açıkhava Tiyatrosu konserleri başladığında hep bir Candan'a giderdi. Candan, sahnesini müziğini ciddiye alan, şarkılarını hatasız söyleyen ve kurumsal hayatta olmamız gereken yeri müzik piyasasında elde etmiş biriydi. Tüm beyaz yakalılar olarak, müzik piyasasında "Candan" neyse, kendi plazamızda da o olmak için hep Candan'a gittik.


Protopsalti de o işte: çıkarttığı her albüm sattı, konserleri hep doluydu, o hep kusursuzdu, bir ara ülkenin kültür ve turizm bakanı bile oldu. Üstelik ikisi de uzun boylu ve ipince, yıllar onlara acımasız davranmıyor anlayacağınız. Şaka bir yana bu iki isim de işini oldukça ciddiye alan ve seyircilerini hayranlarını asla hayal kırıklığına uğratmayan isimler. Protopsalti sahnede az konuşup, çok şarkı söyleyenlerden. Sahnede ceylan gibi, beden öğretmeni gibi dimdik duruyor, sesi mükemmel, şarkılarını neredeyse kusursuzca yorumluyor ama sıkıcı. İnsan sıkılıyor! Candan Erçetin'i nasıl üç şarkı üst üste dinleyemiyorsam Protopsalti'yi de öyle dinleyemiyorum. Bu da komşu (kız)kardeşler yazısında onları buluşturuyor benim gözümde. Tüm bunlar benim kişisel gözlemlerim ve düşüncelerim elbet. Yazıyı yazmadan önce Ekşi Sözlük ve benzeri platformlara baktığımda Anna Vissi için "Sakın Ajda Pekkan'a benzetmeyin." yazanlar vardı mesela. Muhtemelen Alexiou'nun Sezen Aksu'dan çok daha karakterli olduğunu ve dik durduğunu düşünen insanlar ve/veya Candan'a sadece beyaz gömlekleriyle gitmeyip evinde pijamasıyla salya sümük ağlarken onu dinleyenler de vardır. Zevk, zaman, tercih meselesi sonuçta.


İki ülkenin şarkıları ve ezgileri birbirine benzemeye, aynı şarkılar ayrı -şahane- kadınlar taradından yorumlanmaya devam edecek, işin en güzel kısmı bu.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page